hayatı yeniden keşfedin, iyi hissetmek.

İnsanın Anlam Arayışı

"geveze: kafamızın içindeki dırdırcı ses ve onu dizginlemenin yolları" - ethan kross
pozitif kalabilmekle ilgili bildiğim her şeyi baştan düşündürdü ve bakış açımı çok değiştirdi bu kitap, kesinlikle öneririm.

Benim gördüğüm apartman faturalarının fotokopisi panoya ya da kapıya asılır, apartman sakinleri bakabilsin diye. Siz de görmek istediğinizi belirtin bence.

anormal tabi, 8 daire 3 katlı apartmanımıza aylık en fazla 50 lira fatura geldi. faturayı size göstermesini isteyin. benzer durumda olan arkadaşım dava açtı, aslında bedellerin çok daha düşük olduğu ortaya çıktı.

aylık 662 lira aidat inanılmaz fahiş bence. harıl harıl yansa bile en fazla 400 lira doğalgaz faturası geliyor bize.

Tunalı'da komple apartmanın sahibi bir kadının (avukat imiş de kendisi) verdiği kiralık ilanına gitmiştik 4 sene önce. Rayiçler 2000 civarındayken bu 1600'e veriyordu, konuşurken aidatın 700 TL olduğunu söyledi. Nedenini sorduğumuzda "her sene demirler boyanıyor, evler boydan boya cam olduğu için kolay ısınmıyor, az bile." gibi bir cevap verdi.

Konuşurken anladık ki, ikisi hariç tüm daireler ona (ikisi de kardeşine) ait olduğu için yönetim kendisi zaten. Kendisi belirliyor, ve kimse de hesap sormuyor/soramıyor. Böylece kiraları da düşük gösterip, vergiden falan da daha temiz yırtıyor apartman giderini yüksek tutup bilmem ne. Belki benzer bir durum söz konusudur diye söyleyeyim dedim.

Her türlü 662 TL çok. Apartman görevlisi ve doğal gaz payının toplamı zaten 600 TL ediyor takriben, o çok değil gerçi. Ama 55 TL anlamsız pahalı.

merkezi ısıtma sisteminin pompaları suyla çalışmıyor. iyi elektrik yakar, ama yine de 1000 lira olmaz.

ankara'da iki ayrı apartmanın defterini tutuyorum, bunlardan birinin yöneticisiyim aynı zamanda.

yöneticisi olduğum apartman merkezi sistem bir işyeri. 8 katlı, 32 daire, her biri dört daire büyüklüğünde 2 de dükkan var. asansör var ve işyeri olduğu için sürekli çalışıyor. tek kazan ve iki pompa var, ama pompalar birlikte çalışmıyor. dinlene dinlene sırayla çalışıyor. üç tane sayaç var (biri asansörün, biri kazanın, biri de diğer). üçünün toplamı kasım ayında 400 lira. hadi gece kazan yanmıyor, hafta sonu yanmıyor, bir ev kadar pompa çalışmıyor. bunlara rağmen gelen elektrik parası 400 lira. hadi havalar soğudu diyelim, pompa çok çalıştı, olsun 500 600. aidatımız daireler 250, dükkanlar 1000 lira, her şey içinde. mekan kızılay.

defterini tuttuğum apartman(lar) iki blok 26'şardan 52 daire. ısı pay ölçerli merkezi sistem konut. iki blokta birer asansör var. her bloğun ayrı kazanı var. iki ayrı görevli var. herkes yaktığı kadar ısınma ödüyor. tek sayaçları var. gelen elektrik parası kasım ayında 1000 lira. ısınma, sıcak su ve tüm giderler dahil 350-800 arasında değişiyor. hiç kalorifer yakılmadığı yaz aylarında ise 250 lira. mekan gaziosmanpaşa.

yani 18 daire için 1000 lira elektrik faturası biraz yüksek. ama muhtemelen kapıcı dairesinin elektriği de bağlıdır fakat orada petek yoktur, adam ufoyla, elektrik sobasıyla, yağlı radyatörle falan ısınıyordur.

ankara'nın neresi burası?

bizde merkezi sistemde bir kazan/pompa var. apartman elektriğinin en çok 190 lira falan geldiğini gördüm aylık, o da nadir olmuştur, genelde 120-150 civarı takılır kışın soğuk zamanlarında. bir de tabi yazın çok azalır elektrik faturası, 25-30lara düşüyor bizim apartmanda. faturaları görmek istediğinizi belirtebilirsiniz. ayrıca panoya fatura olmasa bile bir gelir-gider tablosu asılması gerekir.

ek: apartmanda 8 daire var.

Bizim apartmanınkine baktım, detaylı açıklıyorlar. Kasım ayının detayları şu şekilde ;

Enerjisa kazan dairesi 240.00
Enerjisa Asansör 166.60
Enerjisa Otomat 362.40

30 Daire, 10 Kat, İstanbul.

cevaplar için çok teşekkürler, mutlaka elektrik faturasını görmek isteyeceğim.

@kibritsuyu ayrancı burası, civarda genel olarak aidatlar fazlaymış ama geçen gün bir facebook grubunda öğrendim ki ayrancı'da bile bu kadar yüksek ödeyen başka kimse yok.

güzel ve verimli bir uyku çekin, uyuduğunuz ortam sağlıklı olsun.
Sabah kahvaltısına önem verin, sigara kullanıyorsanız mutlaka azaltın.

ben de geçmişte bir dergide çalışıyordum ve az çok anlayabiliyorum iş yoğunluğunu, özellikle matbaa veya yayın zamanları. yukarıdaki adımları izleyerek bir nebze olsun daha sağlıklı çalışma fırsatı bulmuştum.

mesele kafa boşaltmak değil aksine dağarcık meselesi. o yüzden ne yaparsanız yapın 3 kişilik işi tek başınıza yaparken tükeneceksiniz.

yaratıcılık gerektiren işlerde en önemli şeylerden biri değişik bakış açılarını buluşturup beyin fırtınası yaratabilmektir. esas 1 kişilik işi 3-5 kişi fikirleriyle zenginleştiremediği sürece de yapabileceğiniz çok bir şey yok.

Yoga ve meditasyon yapmayı deneyin.

Ben de iki yıldan fazladır bir web sitesinde editör olarak çalışıyorum ve bahsettiğiniz duruma 'içerik zehirlenmesi' diyorum :) Kafa allak bullak oluyor gerçekten de. Ben haftada en az iki gün yoga derslerine katılıyorum, bunun dışında da gün içinde kendime 10-15 dakika ayırıp meditasyon yapıyorum, yani aslında sadece nefes alıyorum. Sessiz ve rahat bir şekilde oturup, vücudu mümkün olduğunca gevşetip bir süre nefesi izlemek, vücuttaki lüzumsuz gerginlikleri fark etmeyi sağlıyor. Omuzlar, yüz kasları ve fark etmediğimiz diğer kaslar gevşeyince beyin 'her şey yolunda' mesajı alıp rahatlıyor ve stres hormonları doğal olarak azalmaya başlıyor.

Daha önce hiç meditasyon yapmadıysanız birçok stüdyoda ücretsiz meditasyon saatleri yapılıyor. Ona da vakit yoksa, youtube'daki bazı meditasyon videolarından ya da mobil uygulamalardan faydalanabilirsiniz. Kafa ve beden rahatlayınca, zihindeki o birbirine geçmiş fikirleri, içerikleri, bilgileri de hali yoluna koymak kolaylaşıyor. %100 güvenli ve çalışıyor yani :)

zihnini şöyle boşalt böyle boşalt diyen tüm arkadaşlara buradan öncelikle koca bir hadi len çekmek istiyorum.

frankie kardeşim, sana gelince, yazıyorsun, okuyorum, ama eli bıçaklı düşmanım bile olsa, insan neslinin bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum. yapma kardeşim. yazma. çalıştığın şirketin adı -ks ile bitiyorsa özel mesaj at, ben sana o şirketin ne kadar boktan olduğunu ve nasıl kurtulabileceğini anlatayım.

yapma, insansın sen. 3 kişilik işi tek başına yapma. yetiştirme işleri. bir tane ver adam gibi ver. seve seve eleman alacaklardır. bu bahsettiğin ruh halini yıllar boyu yaşadım. ajansların tümü aynı mantıkta. eğer işi becerebiliyorsan onlar da seni beceriyor. yıllar boyu işi beceren tarafta da yer aldım, işi becerenleri beceren tarafta da yer aldım. masanın iki yanını biliyorum. gerçekten yapma. ömründen gidiyor. sen yapabildikçe sistem değişmez. daha fazla iş yükün olur.

İşleri bir sıraya koyun ve birini bitirmeden diğerine başlamayın, ancak bu şekilde yapabileceğinizi, diğer türlü mümkün olmadığını da yönetime anlatın.

Kısa dönemli stajyler alabilirsiniz ufak tefek işler için. Stajyere ücret verin tabii...

Mümkünse evde ve hafta sonu çalışmayın ya da en fazla 1 saat vaktinizi ayırın, yine maillerinize iş dışı bakmayın. Varolan vaktinizi elinize geldiğindce fokus ve verimli kullanmaya bakın, yine olmuyorsa limitleriniz konusunda görüşün. kolay gelsin

senelerdir bu tempodayim :) bazi asiri yogun donemlerde anti-depresan kullandim cunku insan kendini isleri yetistiremeyince acayip yetersiz goruyor. beni daha cok uykudan vurmustu. gun boyu kafein oranimi minimumda tutsam bile gece hep baykus gibiydim. stres.

sana tavsiyem calisirken bol bol ara ver. biliyorum kulaga tuhaf geliyor ama 15dk bir ara ver ve isini ofis disi bi yere tasima. erken git, biraz gec cik ama isini ofisinde yap. o zaman az cok toparliyor insan kafayi. yani en azindan en optimum yol olarak bunu buldum ben :)

Evde niye 2 kum kabi varki?

benimki alaturka tuvalete yapıyordu. ben alıştırmıştım.

eve ikinci kediyi alacağımız zaman "önceki kedinin kabına yapmayabilir" dediler, o yüzden iki tane yaptık öyle kaldı.

3 kedi var ortam kaotik ben bile nereye işediğimi şaşırıyorum bazen :(

normalde kum kabı sayısı = kedi sayısı + 1 olmalı.
ama sizinkiler öyle bir düzen oturttuysa sorun yok.
benimkilerin de bazen biri bir kuma çiş yapıyor, diğerine kaka yapıyor.
2-3 tanesinin öyle huyları var.

tek kedili sistemde kedinin sinirlenip ders çalıştığım masaya gözlerimin içine bakarak çiş yapmışlığı var. milletin kedileri neler yapıyor yahu!

Bende de 2 tuvalet var, benim kedilerim de aynen sizinkiler gibi yapıyor. Birisine çiş, öbürüne kaka. Hiç şaşmıyor :)

ne güzelmiş işte ya daha pratik değil mi temizlemesi böyle. sorgulama sen, bırak sıçsınlar kfalarına göre :)

sorgulamıyorum ya, hoşuma gitti de başka pisiler de yapıyor mu diye merak ettim :)

bisi soracagim ama duzeni bozmak da istemem;

kaplari degistirince nasil tepki veriyorlar? olay kabin kendisinde mi bitiyor yoksa lokasyonda mi?

ama düzen iyiymis bozmamak da gerek.

yanitimsi edit:
cok iyimis. kedilerden biri kavga edip sonra bu düzeni bozmaya kalkar mi digerine inat. merak ettim. basindan beri birden cok kaba alistirilani duydum gördüm de iki kedi anlasip sisteme dönüstürmeleri. cok hos.

@wiillii ikisinde de değil. kapların yeri ara sıra değişiyor, misafir geleceği zaman salondaki kabı içeriye diğerinin yanına götürüyorum mesela, hiç yadırgamıyorlar. diyelim a kabı çişli b kabı kakalı olsun, ikisini aynı anda temizleyeyim, tekrar yapacakları zaman değiştirebiliyorlar bu eşleşmeyi :)

siyamlar aslında çok sakin ve munis kedilerdir ama, geçmişiyle ilgili bi şey olmalı. onların da yaşadıklarıyla şekillenen karakterleri var aynı insanlar gibi. veterinerle hiç konuştun mu? annemlerde de ankara kırması var bi tane onda da benzer huylar var. tıslıyor, tırmalıyor, çok sinirlenirse baya fiziksel olarak üstüne atlıyor. o da anneme fazla zarar vermiyor onu annesi bellediği için ama dediğin gibi çok sinirlenirse onu da ısırıyor. kısırlaştıktan sonra sakinleşir dedik ama değişmedi hiç, kendi haline bıraktık o yüzden, evde takılıyor bu şekilde.
belki veteriner yardımcı olabilir en azından ne yapılmalı, nasıl tepki verilmeli konusunda.

kedi psikolojisi kitabını al ve oku

bu şekilde çok örnek var youtubedan filan ilgili bölümleri ve çözümleri izleyin.
(bkz: my cat from hell)

benim izlediklerimde genelde huzursuz hissettiklerinde ve bir tehilke olduğunda saldırıyorlar. bir de enerji fazlaları olduğunda. bunun için genelde en önemli iki çözüm evinizde en çok beraber oturduğunuz salon oda vs yerinde onun için bi raf hazırlayın. duvara monte filan olabilir, üzeri de yumuşak olsun tabii onun çıkıp yatmaktan zevk alacağı. onu oraya alıştırdıktan sonra evin içinde her yeri gözleyebildiği için hiç tehlikede hissetmiyor. gerçekten mucizevi bir şey ne kedileri normale döndürdü bu şekilde.

bir de hemen bir olta oyuncak alıp onu günce bir kaç kez deli gibi oynatıyorsunuz. koşuyor zıplıyor filan bütün enerjisi oraya yöneliyor..

bir de aklıma gelen eviniz alt kat mı başşka kedilerin kokusunu alması da onu delirtiyor olabilir. bu konuda bir tahmininiz var mı?

bu arada düzelmez diye düşünmeyin, düzeliyormuş.

valla benim kedim 5 yaşında. ısırma huyundan bu 1 senedir vazgeçti. yatakta sarılıp mırıl mırıl yatıyorken bile ısırıyordu.

siz ısırdığı zaman hoşlanmadığınızı ısrarla belirtin. canınızı acıttığını gösterin. umudunuzu kaybetmeyin.

kaputt +1500
gerçekten çileden çıkmış kediler o kadar uslu oluyorlar ki şaşırırsın. animal planette Türkçe yayınlanıyor tivibudan falan tekrarlarını izleyebilirsin. adamın genel taktiği;
-bol oyun, yeni oyuncaklar
-kedinin rahat edeceği sadece ona ait olan bölgeler yaratmak (yüksekçe duvarlara kedi rafı gibi şeyler yapıyorlar genelde)
-iyi bir veteriner muayenesi (böbrek, hormon ya da göz problemleri var mı diye)

bütün tavsiyeler için teker teker teşekkür ediyorum arkadaşlar, bu huyundan vazgeçirmek için gerçekten çaba sarfedeceğim. bu arada tıslayarak saldırma huyu yoktu onu belirtmeyi unutmuşum. yani direk sinirli olduğundan saldırdığını sanmıyorum başlarda.
genellikle ısırmaya oyun şeklinde başlıyor, durduk yere hafif hafif ısırıyor. sonra birden bire kendi kendini gaza getirerek dozunu arttırıyor en son burundan solumalar flan başlıyor. bu ısırma huyu yüzünden oynayamıyorum da fazla kediyle, oyuncak flan kesmiyor,en az 2 kanamalı yara garantisi oluyor 10 dk'lık oyunun.

bizim oğlanda da var benzer sıkıntı. her şeyi denedik ama anlamsızca ısırma huyundan vazgeçmedi.
son bir aydır ısırmaya niyetlendiğini anladığımızda (kulakları yatırıp gözlerini pörltettiğinde mesela:) hemen "hayır!" diye bağırıp bulunduğu yerden uzaklaşıyoruz.
bariz bir şekilde azalma var saldırılarda.

yine arada atlıyor tabi ama daha altı aylık, zamanla düzeleceğini ümit ediyoruz :)

bu arada bizim kedi de benzerdi, yaşı büyüynce de azalıyor bu durum. bir de artık bunun hata olduğunu biliyor, birkaç kez bunu yaptığında kızın korkutun. artık en azından saint marla'nın da dediği gibi kulaklar inip göz büyüyünce hemen hayır deyin o zaman duruyor, zaten 2 sn içinde unutup normal haline geçiyor.

@saint marla çok önemli bir hususa değinmiş.

olayın üzerinde fazla durmamak lazım. yani @saint marla'nın dediği gibi tepkinizi gösterip olay yerinden hemen uzaklaşmak lazım. olayın üzerinde çok durursanız, sanki evde başka bir olay yokmuş gibi davranırsanız "aha bu olay çok önemli, çok tepki aldım, tekrar yapayım ki ilgi çekeyim" diyor bunlar.

ama tınlamazsanız yavaş yavaş unutuyorlar.

bu kedi milleti siz neyin üzerinde durursanız inadına onu yapıyor.

annemler beni ziyarete geldiğinde tutturuyorlar kediler mutfağa girmesin. normalde kediler hayatta mutfağa girmez, ancak annem babam bağırdıkça bakıyorum kediler mutfaktan çıkmıyor.

Bahçeye falan salmayın, sokaklar kedi dolu zaten, bir 6 tanesine daha sebep olmayın. Kısırlaştırın. Doğasını bozmak falan değildir bu, ev kedisi ve şehirde yaşıyor, Masai Mara'da değil. İnsan ve kedi arasındaki tarihi etkileşimi yok sayamayız, biz evcilleştirdik süreç içinde, biz kısırlaştırıyoruz nüfusunu kontrol etmek için.

tüm doğacak yavrulara bakmak gibi birşeyi becerebilecek isen yahut da hepsini sahiplendirmeyi becereksen kısırlaştırmayabilirsin. yok yapamam diyorsan bir zahmet olarak kediyi sokağa salıp da sokakta sürünecek ve büyüdüklerinde daha da fazla sokakta sürünecek yavru kedi ortaya çıkarak yavru kedilere yol açma aymazlığını göstermeyiver.

kedin dişi değil de erkek olunca, ortaya çıkardığı yavrular senin sorumluluğundan düşmüyorlar.

Saçmalamayın, kısırlaştırmakla doğasını bozmanın ne alakası var? Doğum kontrolü de kullanmayın siz doğanız bozulmasın diye. Doğacak çocuklara bakan bulunur nasıl olsa... Sinirleniyorum böyle kulaktan dolma bilgilerle hareket edenleri gördükçe. Kediyi kısırlaştırın, başta kedinin kendisi olmak üzere herkes rahatlasın. Hormonal kanser riski de stresi de sıfırlanır. Kilo alımına karşı da kısırlaştırılmış kediler için olan mama vereceksiniz. Bu kadar basit.

kesinlikle kısırlaştırmak lazım.
yavruları sahiplendirmek bile yeterince iyi bir çözüm değil.
hali hazırda yavru kediler var zaten, onun yavrusunu sahiplenecek olanlar çoktan doğmuş olanları sahiplenebilirler.

sahipsiz kedi-köpek sayısı almış başını gidiyor.
yazık yani, sonra onlar sefil oluyor.

şimdi çiftleşse bile, yılda 3-4 kere kızgınlık dönemine girecek.
her seferinde çiftleştirmeniz gerekecek.
bir sonu yok bunun.
bir yılda yüzlerce yavru eder.
yavruların yavruları vsvs.
yazık günah.

kızgınlık dönemi bitince kısırlaştırın hemen.

kısırlaştırmak da nedir yahu ? sizin kedinin psikolojisini bozmaya ve allahın ona bahsettigi özelligi ondan almaya ne hakkınız var ?

bırakın kedinizi dısarı, rahat rahat ihtiyacını gidersin. hem sokaktaki disi kedi de cinsellikten mahrum kalmasın. yavrulara bakamazsın filan diyenlere de aldırma, allah onların rızkını verir.

bir kere dışarı salarsanız, hem sokaklarda ölecek gayrimeşru çocukları olur, hem çiftleşme oldukça sert bir rekabet ve mücadeledir gözü çıkmış kulağı yırtılmış hastalık kapmış şekilde dönmesi olası.
kısırlaştırma konusunda şüpheliyseniz, az biraz okuyun araştırın bence. hayvanın doğasını bozmak olduğunu düşünmüyorum, şöyle ki kısırlaştırma işlemi hayvanı aseksüel cinsiyetsiz bir garabet haline getirmez. yalnızca hormonları kızgınlığa girecek kadar aşırı salgılanmaz ve çiftleşme halinde yavru doğmaz. onun dışında kediniz bir erkek kedi olmaya devam edicek, bir eksiği olmayacak, eve sonradan bir dişi kedi alırsanız mesela kısır erkek kediniz onunla oynaşacaktır, ama yavru olmaz. üstelik kızgınlık dönemi hayvan açısından oldukça acı verici bir dönemdir, zira aşırı artan hormonları ve doğanın çağrısı hayvanları çıldırtır, sağa sola sürtüp tatmin olamadıkça özel bölgelerini tahriş etmesi sözkonusu olabilir. bahçeye salarsanız da bahçedeki dişilerden çok sizin oğlana yazık olur çünkü her bölgenin dişilerini döllemeyi görev bilmiş erkek kedileri sizin evde büyümüş süt oğlanını haşat eder, dişiler de genelde çiftleşecekleri erkeği bir güzel kavga edip pataklayıp ona göre seçerler.
abimin ve ev arkadaşımın erkek kedileri kısır. ikisi de hala çok hareketli ve filinta gibi, o kızışma dönemindeki huzursuzluk saldırganlık kendini 5. kat camından atma çabaları sürttürüp sürekli yalayarak kendi pipisini incitmesi falan sona erdi. hem de hayvan erkek olduğunu unutmuş değil, yani erkekliği eksilmiyor, dişi kediye hamle yapıyor hala. ama aklını kaybetmiş gibi saldırmadığından dayak yediğini görünce çekiliyor ölümüne dalmıyor.
hayvanın doğasını bozmak olduğunu düşünmüyorum, yani doğuştan kısır bir dolu hayvan da var, hem de hayvanın yaşam kalitesini yükselten, dayak yiyip hastalık kapıp sokaklara kendini atıp ölmesini önleyen bir operasyon. biri size günde 3 öğün viagra verse 3 ay boyunca kendinizi tatmin dahi edemeden sürekli kalkık gezseniz bu iş keyif olmaktan çıkar, ki hayvanlar doğanın bariz çağrısı ve hormonlar nedeniyle cinsellik peşine düşüyor, bu onlar için bir keyif de değil, soyun devamı için vücudun bir çağrısı. bu çağrı olmadan hayatlarını gayet güzel sürdürüyorlar.

hiç kudurmadan, kudurmanın ne olduğunu bilmeden önce kısırlaştırsaydınız kısırlaştırılmak kötü bi rüya gibi kalırdı aklında, ama hayvanın hormonları azdığı için şu dakikadan sonra kısırlaştırırsanız depresyon, iştahsızlık, biblo taklidi yapmak gibi bi dünya problemle uğraşacaksınız.

sokağa salayım çiftleşsin mantığıyla hareket ederseniz de sokak kedisi popülasyonuna katkıda bulunmuş olacak, sahte hayvanseverlerin kendi topluluklarındaki statülerini yükseltmelerini sağlayacak, annelerinden çalınıp bir sevgi pötürcüğünün ellerine düştüğü için gözlerini devirip, tüylerini meme ucu şekline gelene kadar yalayan, sonra da deli gibi kendini emen hilkat garibeleri yaratacaksınız.

sal kedini dışarı allah onların rızkını verir diyenlere itibar etmeyiniz, arabaların altında asfalta yapıştırılan, üzerine benzin dökülüp ateşe verilen, kafası koparılan bir dünya hayvan gördüm fakat daha 'allah'ın kimseye rızkını verdiğini görmedim.

kedinizi veterinere götürün ve kısırlaştırma için veterinerin bir tarih belirlemesini isteyin, sonra da o tarihte kedinizi kısırlaştırıp veterinerin önerdiği şekilde bakmaya devam edin.

yıl 2014 hala kedi köpeğin cinsel ihtiyacı ile insanın cinsel ihtiyacının aynı olduğunu zannedenler var. kısırlaştır tabi ki. hayvanlar cinsel ilişkiyi zevk için değil, doğal bir zorunluluktan kızgınlık gelip kafayı yedirdiği için yapıyor. dünyada cinsellikten zevk alan üç canlı vardır: insan, orangutan ve yunus. gerisi tamamen üreme zorunluluğundan yapar bizim gibi zevk için değil. Allah'ın bahşettiği özellik falansa eğer Allah onlara avlanma, kendi beslenme özellikleri de bahşetti o zaman eve hiç almayalım hayvanlara bakmayalım başlarının çaresine baksınlar. O kadar üreme ihtiyacı zaten dışarıda bolca öldüklerinden geliyor. Sen kediyi eve aldın, uzun yaşıyor, bu sürece çoğalmasa da olur.

Cevaplar için çok teşekkürler..
Lakin kızmayın yahu, kararsızım dedim, ben de üzülüyorum tabii sokaktaki hayvanlara. Ama bizimki hamile bırakmasa başkasından hamile kalacak yine dişiler, bu başıboş üreme işine çare bulmak mümkün değil ki! En fazla yavru gördüm mü korur kollar beslerim elimden geldiğince..
Ha tabi, biraz daha vicdan yapıp bu hunharca çoğalan kedi nüfusuna mütevazı bir katkım olmasın diyebilirim yine de.

Sokakta dayak yiyebileceği de aklıma gelmemişti bu arada.. Evcilleşerek evrilmiş kedilik halini de göz önüne almam iyi olacak.

affedersiniz ama yanitinizi düsündügünüzü bile sanmiyorum.

kedi türlerinden evcillestirilebilenler zaman icerisinde bagimliliklari artmis türlerdir. mesela van kedisi disarda tek basina yasayamaz, cunku göz enfeksiyonlarina cok savunmasizlar. mesela iran kedileri de bagisikliklarinin gelismemis olmasindan dolayi yasayamaz. cogu kedi disarida hayatta kalamaz.

cunku hayvanin midesi bulandiginda yemesi gereken otlar vardir. bunlari algilar, bunlarla kendini tedavi etmeyi bilir. düzenli avlandigi zaman icgüdüleri gelisir ve kendi besinini edinebilir.

oysa sokakta birakin otu bahceyi avlanabilecegi alani, yasamaya alani yoktur. sizden önce tarla olan yere binalar otoparklar yapip bir agaca dahi yer vermiyorken sokaktaki kedilere "allah onlarin rizkini verir" diyemezsiniz. eger verildiyse bile de siz onun elinden coktan aldiniz.

bir diger konu bu sekilde yasam kosullari vs dusukken ölüm oranlari hasta ve sakat kalma ihtimali bu kadar yüksekken sokaga erkek hayvaninizi salayim azicvik tepissin rahatlasin mantigi, oglunuzu cikartayim azicik tecavüz etsin rahatlasin demekle estir. benim gözümde böyledir. sorumluluk kabul etmeyecek, birak zevkini tatsin cocuk dogasi böyle diye bir mantik yoktur. cunku onun dogasi burasi degildir. sokak degildir.

sokaktaki hamile hayvanin dogumu icin yer vermiyorken doguran hayvana tekme atip pisletme burayi diyorken sokaktaki disi hayvan da cinsellikten mahrum kalmasin denmez.

hani bastan sona her kelimesine ayri ayri yorumum var ama degisecegine inanmiyorum.

sorunuza gelirse eger evinizde bakmiyorsaniz, yabanil kedilerden olusan bir aileniz ve büyük dogal ormanlik bir alaniniz yoksa kedinizi bahceye (sokaga hic degil) salamazsiniz. erkek olmasi bir sey degistirmez.

ben de kedilerin kisirlastirilmasina karsiyim ama bu ortamindan koparilip kisirlastirilip salinmasi konusunda gecerli. sadece yabanil ve kendi ortamindaki türler icin gecerli. sehir kedilerinde bunun ihtiyac oldugu düsüncesindeyim.

edit:"mikro zihinler vs" demeye basladiysak editleme yapmamkta sorun olmasa gerek. eger dogru anladiysam; lütfen ve lütfen, hastalaninca doktora gitmeyin. valla bakin, sizin yasam süreciniz kaderinizde bu var. öleceginizi hissediyorsaniz lütfen doganizi bozmayin. ilac kullanmayin ameliyat olmayin. doganizda ölmek var. 60 yasina kadar olan ortalama insan ömrü 80i zorluyorsa artik yanlis yapiyoruz demektir. "evrensel işleyişe müdahelede bulunmak işlenebilecek en büyük suçtur." ayiptir günahtir.

ha ama. korunmak sart. onu unutmayalim.

@meltem

prezervatif veya hap kullanmak ile testis/rahim alınması olayını aynı seviyede görmek çok zekice.

kısırlaştırmak ile doğasının bozulmasını ilişkilendiremiyorsan zaten yapacak birşey yok.


benim fikrim,
bırakın bir kere çiftleşsin, kızgınlığı geçince de kısırlaştırın.

kısırlaştırmanın doğasını değiştirmek olduğunu düşünüyorum ama doğal yaşam alanını değiştiriyorsanız mecburen doğasını da değiştirmeniz gerekiyor.

yukarıdaki gibi insanlar oldukça sokak hayvanları sorunu hiç çözülmeyecek bu hayvanların yaşadıkları sıkıntılar da hiç bitmeyecek ne yazık ki. ama malum şartlar belli, zihin, akıl, kültür seviyesi yerlerde. onlara göre bir yavru ölmüş yaşamış pek birşey ifade etmez, doğa kanunudur o yavrunun başına gelen, o hayvan sokakta tekmelendiğinde, arabanın altında kaldığında da doğa kanunudur, bir insanın bir insanı öldürmesi de doğa kanunudur, sonuçta güçlü güçsüzü saf dışı bırakmıştır falan filan. uzatmaya gerek yok mantık ortada zaten. sizin sorumluluğunuz onu kısırlaştırmak, ki bu gariban hayvanların sayısı artmasın. bir de bu hayvan düşmanlarını kısırlaştırmak lazım ki soyları kurusun tabii.

ortada doğa diye bir şey kalmamış, insanlar hala kendilerini modern mağaralara adapte etmenin peşinde ömür tüketiyor, ben aylardır arı ve güvercin göremiyorum, burada 'kısırlaştırmak doğasını bozmak mıdır' diye tartışılıyor ya, hakkaten komiksiniz.

evde büyüyen kediyi sokağa bırakırsan 15 dakika sonra elinde kürekle mezarını kazmaya başlarsın, evde süt kuzusu gibi soğuğun ne olduğunu bile öğrenemeden büyüyen hayvanda içgüdü filan aramayın, saçmalamayın.

evcil hayvanların soyunun tükenmemesi için kontrollü bir şekilde üremeleri gerek zira bu hayvanları himayemiz altına alıp beslemezsek 1 hafta içinde itlaf edilirler.

bu demek değil ki hiç bir hayvan kısırlaştırılmamalı, bal gibi de çoğu hayvan kısırlaştırılmalı ki bir dünya hayvan doğduktan sonra 1 yıl içerisinde ölmesin.

soruyu soran arkadaş kedisini salsa sokağa, en az 4 tane yavru doğmasına vesile olacak ve çok çok yüksek bir ihtimal bu 4 yavru da arabaların, ayakkabıların altında daha yavruyken ölecek.

doğa diye bir şey yok arkadaşım, fantezilerde, anılarda kaldı doğa.

melih gökçek yedi doğayı yok size bize yok doğa filan.

bana gelip de allah rızk verir hayır şer inşallah deme ayrıca, sen ne kadar reddedersen reddet, senin inancın dünyanın dönmesini sağlamıyor.

işine gelmezse bakmazsın hayvanı eve hapsetmezsin demişsin fakat ben bu hayvanları koruyup kollamasam senden bi tık gerideki adamları mobese kayıtlarından bu hayvanların üzerine zippo gazı döküp ateşe verirken izleyeceğim.

ben kangal cinsi bir köpeği abim belleyerek hayvanların arasında büyüdüm, 23 yıldır hayvanlarla beraber yaşıyorum, yarasadan tut örümceğe kadar her tür primata bakmışlığım var, en iyisini ben biliyorum, sen ne biliyorsun?

@azizakin prezervatif veya hap kullanılması kedilerde de mümkün olsa onu önerirdim, elden gelen bu.

kediler ilk evcilleştirilen hayvanlardan biridir, doğal ortam bahsi yalnızca evcilleştirilmemiş yani insan yapısı ortama uyum sağlamamış hayvanlar açısından geçerlidir. bir filin doğal ortamı savannah dır, bir koala nın doğal ortamı tropikal ormandır diyebiliriz. oysa ki bir kedinin doğal ortamı nedir? orman mıdır? bozkır mıdır? dalga mı geçiyorsunuz, evcilleştirilmemiş yaban kedisi türlerinin doğal ortamı ormandır oysa ki şehir hayatında bulunan felis domesticus un, yani 'evcilleştirilmiş kedi' ırkının doğal ortamı bimlerce yıldır insan tarafından bulundurulduğu yerdir.
bir de doğal ortam kavramımıza bakalım, şu anda 'doğal ortam' dediğiniz şehir hayatında sokakta yaşayan kediler, sıçacak bir parça toprağa bile sahip değiller, 'doğal korunak'ları araba içleri bina girişleri, ve doğal beslenmeleri etrafta hiç avlanabilecekleri küçük hayvan olmadığı için insan çöpleri artıkları. he kedilerin doğal ortamı budur, şehirde yollarda araba bina kenarlarında asfalta sıçıp çöp yemektir demiyorsanız, kedilerin günümüzde zaten doğal ortamdan ne anlıyorsanız öyle bir doğal ortamı yoktur.
gönül ister ki bok gibi şehirlerde yaşamayalım bahçeli evlerimiz bahçede avlanacak küçük hayvanlar ve kedilerin sığınabileceği diğer yırtıcılardan köpeklerden korunabilecekleri ağaçlar olsun. ancak şehir kedilerin doğal ortamıdır, siz onları doğal ortamından koparıp sırf yalnız kalmamak için eve alıyorsunuz, halbuki dışarda yaşasa avlanacak doğal ortamı olacak demek tamamen mallık bence.
kediler evcil bir tür olarak binlerce yılda insan bakımına muhtaç ve insanların onlar için gerekli şartları oluşturmasına bağlı olarak hayatta kaldılar.
ailem küçük bir kasabada bahçeli evde yaşıyor, her yer kedilerin sıçması için toprak, avlaması için minik tarla faresi, börtü böcek ve tırmanması için ağaç dolu.yine de bu hayvanlar evcilleştirilmiş bir tür olduklarından özellikle kışları bakıma ihtiyaç duyuyor evin dibinden ayrılmıyor ve özellikle kışın sert zamanlarında hepsi insan çöpü karıştırıyor, insanlara sürünüp mama istiyor. gayet doğal ortamında bile olsa adı üstünde 'vcilleştirilmiş kedi' türün adı, insana bağlı bir hayat sürmek genlerini şekillendiren şey. bu açıdan aman canım doğal seleksiyon doğrurur doğurur fazlalıkları ölür demek, evcil ve insanlarla bağ kuran bir hayvan sözkonusu olunca saçma, zira insan bu hayvanların bakımından bütün katkısını çeker tamamen doğal haline bırakırsa(beslenecek çöp, barınacak insan evleri verandaları yağmur-soğuk almayan bulamadıklarında) yani yüzde yüz doğal ortama-ormana vs. terk edildiklerinde hepsi ölüyor. zira evcilleştirilmiş bir türden birden insan elini çekerseniz olacağı bu.
en basitinden ormana terk edilen köpeklere bakın, bunların sadece insan eliyle büyütülmüş ilk nesli değil, bu 'doğal ortam' da üreyen 2. nesli de aman bizim doğal ortamımız biz hayatta kalırız demiyor, insanların attığı çöpleri bulabilecekleri yerlere gidiyor ya da ölüyor.

kısırlaştırılmalı. sokaklar bu kadar perişan kediyle dolu iken, sahiplenilmeyi bekleyen binlerce kedi varken bunlara yenilerini eklemek acımasızlık olur. erkek kedinin kısırlaştırılması dişiye göre çok daha kolay hem, iki saat sonra hiçbir şey olmamış gibi hoplayıp zıplıyor. herkes için daha iyi olacaktır, merak etmeyin.

@mftf, üslubun bu kadar saldırganken istersen evinde timsah besle. benim gözümde faydasızsın.
sen hangi ezik yalnızlığını gidermek için aldın o hayvanları evine madem a şaşkın? senin ne haddine benim tercihlerimi sorgulamak!! bu inanç olduğu kadar da bir tercih meselesi, sen insanlara bu kadar saygısızken senin eline bakan hayvanlara bayağı üzüldüm açıkçası.

@meltem, görüşlerimiz yakın ama sen de biraz saldırgansın açıkçası.

@wilii, yanıtımın neresini düşünmediğimi sandığını anlamadım, hatta o kadar yazmışsın, tam olarak ne demek istedin onu bile anlamadım ama yine de sağol zaman ayırdığın için :)

@makcinaw ve matchgrip, eyvallah :)
bu duyuruyu eklemedeki gerçek amacımı anlayıp cevap yazmış diğer tüm arkadaşlara da teşekkürler, cidden uykularımı kaçıracak kadar kararsızdım. ama şimdi eminim ne yapacağıma.

@saint marla : ezik yalnızlık diyerek seni kastetmedim, verdigim cevaba saldıranları kastettim. dolayısıyla senin tercihlerine karısmak gibi bir durum olmadı. ben yalnızca fikrimi belirttim.

ayrıca ben evimde besledigim hayvanlara en iyi kosulları saglarım. onları sanki dogal ortamlarında yasıyormus gibi hissettiririm. hayvanlarımdan birini almadan önce yurtdısından malzemelerini getirtmek ve ortamını hazırlamak için 6 ay bekledim. ondan sonra hayvanı aldım.

eger 100 m2 lik bir apartman dairesinde oturuyorsanız ve kedi-köpek besliyorsanız bencilsiniz evet. çünkü siz o hayvanın bunalıp bunalmayacagını düsünmüyorsunuz, neyi istedigini-arzuladıgını umursamıyorsunuz. öyle petshop'a gidip ''hadi ben bunu alıooom'' diyip hayvan alınmaz. eger saldırganlıktan kastettiginiz buysa geri adım atmam, kusura bakmayın.

zavallı kedicige de bol sans. umarım gelecek onun icin guzel olur.

.mov(h264 codec'iyle) gayet iyi olur ama küçükten kastınız ne acaba? full hd bir videoysa 4dklık video 100-150mb olsa uygun mu mesela? 720p video için 3000-5000 arası, fullhd için 7000-10000 arası bir bitrate uygun olur derim.

vimeo.com

MPEG-4 AVC codec kullan
birate vs eksiltip azaltarak dosya boyutunu ayarlayabilirsin.

h264 candır

@rodriguez2 100 150 mb şahane çünkü box'a vimeo'ya falan yüklemem gerekiyor bu videoları. vimeo'daki açıklamalar da yrdımcı oldu sağol

@porn star, birate azaltmanın ne olduğunu tam bilmiyor olabilirim :/

@rentts çok net söyledin deniyorum hemen :)

Bir site vardı(Türkiye kaynaklı). Biri için bir saatini ayırıyordun ve o kazandığın 1 saatle başkasına bir saatlik bir durum için yardım isteyebiliyordun. Adını unuttum. Bu mesajımı okuyan biri söyleyecektir. Aradığınız şey tam olarak bu olmayabilir ama belki ilginizi çeker diye söyledim.

zumbara. sıkı takipçisiyim :)

Doktor değilim ama antidepresanlarla çok haşir neşir oldum, normal çekilme etkileri anlattıkların, panikleyecek bir durum olmasa da doktoruna danış mutlaka, son olarak spor yap, yürüdüm demişsin gerçi ama biraz daha disipline şekilde yaparsan mutlaka yararını görürsün.

Kendini şartlama hocam kötü olacağım diye. Kız arkadaşım cipralex'i bıraktı. İstedikten sonra bırakılıyor. Önceden onsuz nasıl yaşadım; bir dönem destek oldu bana ve bitti ! Artık şimdi hayatı adam gibi yaşamalı, bütün şekerlerini yedik videosuna hüngür hüngür ağlamak mı?
-Evet ağlamak ve o iç çekiş ( ağlama akabi ) zevkini yaşamak.
Durup dururken gülme krizi ?
- eVETTT ve zevkini çıkarmak o anın, zordur zira...
Panik yapmadan keyfini çıkar durağan ve manik beyin kimyanın zamanla dengeye oturacak, sinema, seks, az biraz b*kunu çıkarmadan alkol, kitap, aile ve dostlarla boş boş geyikler, youtube da salak videolar.
Not: Önemli dip not, bol bol ( gülmesen bile çok ) geyik film, video, kitap, muhabbet olayına gir. Biz özellikle bir kaç ay bombardıman yapmıştık böyle aşkımla, en son rüyasında küçük cüceler espiri yapıyordu kendisine ve ben onu defalarca uyuduğu anlarda tebessümle ve hatta sesli gülerken yakaladım. Şimdi mi ?
Benden daha iyi walla...
Sevgiler. ;) :) Bu arada biliyorum boku çıktı, herkes artık nefret ediyo ama ben gülüyorum lan hala,
www.youtube.com

neosphere, iki dakikada manik doğamla barıştım ve kocamla anıra anıra güldük harlem shake videolarına, çok çok teşekkür ederim! dualarım seninle dostum! kız arkadaşına da sevgilerimi gönderiyorum =)

cipralex selektif serotonon geri alım inhibitörü (SSRI) familyasından bir ilaç olduğundan bu ilaçlar hiçbir şeyi tedavi etmedikleri gibi beyin kimyasında anormal bir durum yaratırlar. bu durumu yarattıkları gibi uzun süreli kullanımların ardından tıpkı eroin, kokain gibi maddelerde olduğu gibi "bırakma" sendromu görülür. çok standart bir durum yani.

hiçbir şeyi tedavi etmiyor mu?
belli bir süre kullanıldıktan sonra kişinin baş edemediği ruh hallerine karşı direnç gösterebilmesini sağlıyor dedi doktorum, ikna oldum, kullandım.

neyi tedavi ettiğini bilmiyorum ama ilaç kullanmadığım zamanlarda yaşadığım gerginliklerin hangilerinin doğal hangilerinin aşırı olduğunun farkına vardım. bu bile bir tedavi biçimi bence.

insanlar ömür boyu kullanıp dengelensinler diye mi üretilmiş bu SSRI ilaçları peki?

doktorun yalan söylemiş bu konuyla ilgili yapılmış bir klinik çalışma gösterebilir misin bana deseydin yüzünün aldığı şekli görüp gülerek tüm dertlerinden sıyrılabilirdin. bahsi geçen ilaçların doktorun dediği şekilde bir etkisi yoktur sadece beyin kimyasında anormal bir durum yaratıp kendini garip hissetmeni sağlar.

peki bu söylediğinle ilgili bir bilimsel çalışma/açıklama var mı?
varsa hatmedip doktorumla öyle görüşmek istiyorum.

Deichmann'da büyük numaralar olduğunu söylüyordu ayak numarası 42 olan bir kız arkadaşım.

Tombişce bir arkadaşım Deichmann'Dan alır. yerel yerlerde 41 olmuyor malesef.

41 he mi, kadın he mi? ayak değil palet maaşallah. :D :D

öte yandan, adidas, nike, puma otletlerden alabildiklerini gördüm, tecrübe ettim.

deichmann tamam onu biliyorum ama çok kötü ordaki ayakkabılar. camper desen nereye kadar.

edit: yahu hep spor ayakkabı mı giyiyor kadınlar? üstelik nike adidas da 41'e kadar yapıyor kadında. normalde 41 numara giyen birinin ayağı onlarda 42'ye tekül ediyor, en iyi ihtimalle unisex modellerden alabiliyor.

37 giyiyorum ama gördüğüm kadarıyla mağazalarda vitrinde yazıyor 36-42 numara bulunur diye, herhalde bu yazının olduğu mağazalarda vardır :)

steve madden amerikan ölçülerini kullanıyor, orada büyük numara ayakkabı bulabilirsin.

www.fitbas.com

bu siteden alıyor ayakları büyük olan bir arkadaşım.

ben de 41 numara giyiyorum ve çok dertliyim.. deichmann'da pek güzel ayakkabı bulunmuyor malesef ama nine west ve park bravo'da da 40 üstü kadın ayakkabıları satılıyor.
spor ayakkabı konusunda da sıkıntı var. koşu ayakkabılarımı filan mecburen erkek modellerinden seçiyorum.
diğer bir çare de özel yaptırmak tabii. o da biraz masraflı oluyor ama sağlam bir ayakkabıcı bulunca ne ala.

david guetta'nin sia ile yaptigi 2 sarki var benim bildigim onlari ekle titanium ve she wolf

edward maya'yi dinle hosuna giderse eklersin.

Knife Party - 'Bonfire' Breaking Bad izleyenlere de yabancı gelmicektir.

Lana Del Rey remixleri de iyi gider arabada misal "Blue Jeans Gesaffelstein Remix"

david guetta hiç aklıma gelmemişti, teşekkürler.
edward'ı sevmedim ama :)

lana del ray'in albümü sıkışmıştı bi ara player'da, o yüzden fenalık geldi :))

knife party süpermiş ama! duymamıştım daha evvel, albümünü indiriyorum!

the cardigans - my favourite game


abaavvv insan çok pis gaza yükleniyor bunu dinlerken.

evet onu da ekledim :)

bu tarzı seviyorsan, o zaman garbage'ın yeni albümünden çok gaz 3 parça söyleyeceğim:

man on a wire
i hate love
automatic systematic habbit

ayrıca karışık türlerden eğlenceli başka şunları tavsiye edebilirim,

the knife - pass this on
la roux - quicksand
amanda palmer - map of tasmania
amy winehouse - valerie

steve aoki lil jon - turbulence
steve aoki - warp
Sebastian ingrosso tommy trash - reload
kid kudi - pursuit of happiness steve aoki remix

şu anda telefondayım bilgisayara geçince daha fazla yazarım

teşekkürler sister ve mattiadestro
sevdim listeyi :)

matti gerçi seninkiler biraz fazla geldi sanki :)

swedish house mafia - don't you worry child
avicii - fade into the darkness
Afrojack, Dimitri Vegas, Like Mike & Nervo - The Way We See The World
example - natural disaster
tiesto - zero 76

chrome://chrome/settings/passwords#password

burdan show password.

google chrome-ayarlar-gelişmiş ayarlar bölümünde "şifreler ve formlar" kısmı var. oradan kayıtlı şifreleri görebilirsin.

mailinde junk(gereksiz) bölümüne geliyor genelde.

ah su gelinligin kuyrugu olmamaydi daha iyiydi...

çiçek atma olayı bana çok özenti ve komik geliyor. o olmazsa iyi olur.

Kameraman çok dikkatli ve özenli olsaydı.
İlk dansımız şu anda düğün videomuzda olacaktı ama ne yazıkki biz dans ederken kameramanımız tıkınıyordu.

evet bi de nikah kıyılırken masanın önüne üşüşüp misafirlere hiç bişey izletmeyenleri var bunların.

kameraman ve fotografcı daha ozenli olsaydı.

düğün videomuz -niyeyse- ablamın bir daha hic göremeyeceğimiz eski erkek arkadaşının yüzüyle açılıyor ve arka planda kameraman yardımcısına "abi parayı cıkışta alıcaz ha unutma" diyor.

gerçekten.

bütün arkadaşlarınızla, sevdiklerinizle birlikte fotoğraf çektirin! o curcunada kimsenin aklına gelmeyebiliyor, en yakın arkadaşlarınız düğün fotoğraflarında es geçilmiş olabiliyor. ben çok üzülmüştüm. zaten ne kadar fotoğraf çektirirseniz çektirin, düğün fotoğrafları hep az gelecektir. aman dikkat o yüzden.

ben gerici, dinci kafali bi insan olarak Allah in insanlara belirli bi yol cizdigine inanmiyorum. veya iste baska dinlere gore enerci fln. Kararli olcaksin, ne istedigini biliceksin ve yolunu kendin cizeceksin. hal boyleyken oanlar olmasi gerektigi gibidir evt. Sen elinden geleni yaptiktan sonra. Ama digeri bedavacilik. Bu benim eyyorlamam.

''huzur mutluluk, hayatı olduğu gibi kabul edip, insana yüklediği yüklere razı olup , bunun daha iyi olması için gayret etmektir. '' gayretsiz de olmuyor. bu tırnak içindeki cümle şu kitaptan.amak-ı hayal, filibeli ahmet hilmi.belki tam istediğin bir kitap değil ama ben huzur bulmuştum.kitabın baş karakteri de zaten huzuru doğruyu arayan bir gençti.

zen yolundan git.
thich nhat hanh "farkındalığın mucizesi"
don miguel ruiz "dört anlaşma" tavsiye edebileceğim kitaplar. uzun uzun metinler değil, az ve öz.

ve evet, her şey olması gerektiği gibi oluyor.

normal maalesef. yazın güneş, deniz, havuz vs. yüzünden daha çabuk akıyor boyalar.

ama 2 ay önce boyadığım saçlar hala simsiyah, hem de uyduruk bi boyayla evde boyamıştım.
sadece diplerde yeni boyanan yerler aktı. çok saçma değil mi?

kaliteli kuaförlerin birçoğu bitkisel içerikli boyalar kullanıyor bildiğim kadarıyla. onların kalıcılığı evde uyguladığın boyanınkinden daha az olabilir.

4 senedir mavi-siyah kullanıyorum, hiç dip boya yaptırmadım gerçi ama mavi-siyah öyle kızıl gibi filan akan bir renk değil ki. 2 haftada dipten yeni çıkanlar parlıyordur. :) kendi renginiz ne kadar açıksa o kadar çok belli oluyor m<vi-siyahta, aynı sorundan bende muzdaribim ne yazık ki. en güzeli 3-4 hafta bir direk boyamak, dip boyayla hiç uğraşmayın bence.

dubrovnik çok güzel diyolla. bi araştırın hostel falan ucuza getirirsiniz.

www.couchsurfing.org

buradan birilerine ulaşıp danışabilirsin.

rezervasyonsuz gitmeyin, dubrovnik güzel bir yer, yeme içme uygun öyle kapitalizme pek açık bir yer değil öyle mc donalds burger falan pek yok large bira 1.7 euroya denk geliyordu v.s birde kızlar felaket kendinizi şartlayıp gidin komplekse girmeyin durduk yere

-Biz 7 gün Hırvatistan + Bosna Hersek yapmıştık, toplamda uçak bileti hariç 900 Lira kadar yeme + içme + kalma + gezme masrafımız oldu.

-Ulaşım pahalı, yemek ucuz, içecek pahalı, hele su en pahalı. Mesela bir dilim pizza 3 lira, yarım litre kola 3 lira, 1 litre su da 2,5 lira. Toplu taşımada da bir otobüse biniyorsunuz 3-6 lira arası bir şey tutuyor.

-Split'te fiyatlar Dubrovnik'e göre bir tık daha ucuzdur. (Split'te bira 5,25 Lira kadarken, Dubrovnik'te 6,5 Lira gibi) Split'te de Dubrovnik'te gezebileceğiniz bir eski şehir mevcuttur, ikisinin de güzel denizleri vardır. Ancak şahsi kanaatimce Split daha keyiflidir. Hem Split'ten bir feribot ile günübirlik adalara falan da rahatlıkla gidebilirsiniz.

-Kalacak yer olarak da 2 kişiyseniz Couchsurfing'i deneyin. 3 veya daha fazla iseniz hostelworld.com'dan kişi başı 40-45 Lira'ya hostel bulabilirsiniz. Split'te şehrin göbeğinde güzel hosteller var, ancak Dubrovnik'te pek yok, ondan şehirden uzaklıklarını iyice bir araştırın, ondan sonra rezervasyon yapın derim. Şimdiden ayarlamazsanız bile siz şehre iner inmez "accomodations!" diye üzerinize atlayacaklardır zaten. Ama fiyatları sıkıntı olabilir.

-Bu mevsimde kalabalık tabi, ama Türkiye kalabalığı kadar kalabalık olmuyor oralarda.

terlemediğini varsayıyorum. eğer gerçekten terlemiyorsan, evet, yapılabilir bir şey.

keşke boğaz dahil istanbulun her yerine bisiklet yolları (kurallarıyla tabi) yapılsa, ne kadar rahat ederiz. bisikletliler çoğalmalı gerçekten. yardımcı olamayacağım, ben de bir süredir bisiklet almayı düşündüğüm için takipteyim.

Ter olayı ilk büyük engelin olacak genç padavan. Duş alamazsan iş yerinde atarlar seni ya da bilemedin masanı balkona koyarlar.

Diğer engel aradaki mesafe ki bu engeli yılmayıp arttırdığın kondüsyonunla 2-3 haftada bilemedin 1 ayda daha acısız bir hale getirebilirsin ama mesafeler uzak birbirine. En basiti google maps'e gir, orada a ve b noktalarına koy ikisini. Kaç km'miş gör.

Tehlikeli olacağını düşünmüyorum. Söğütlüçeşme'den en mantıklı rota ziverbey'e gelmeden kızıltoprak tarafına inmek. Oradan sahil yolundan selamiçeşmeye kadar devam etmek. Selamiçeşme'den arabasız olan sahile çıkmak ve oradan yardırmak. Arabasız sahil kısmında bisiklet yolu da mevcut, sabah koşanlarla kardeş kardeş gidersin.

-zaten eski salı pazarı otoparkının içinde dereyi geçince fb stadının yan sokağına çıkıyorsun. oradan sonra basar gidersin.
-yapılabilir bir şey. yarım saat civarında varırsın diye tahmin ediyorum
-bu işe girişmeyi düşünmek, bu iş için yeterli bisiklet deneyimine sahip olduğunu gösteriyor. çok panik biri değilsen, tedirginliği ilk günden atlatırsın.
-"yeşil bisiklet" ve "velespit" ten bilgi alabilirsin. fakat orta kaliteli şehir bisikletleri 1000 tl den aşağı değildir.

Birkaç yaz önce ben de her gün Söğütlüçeşme'den Caddebostan'a bisikletle gider gelirdim.
secim'in dediği gibi, stadın arka tarafından gidersen, Kalamış sahil yolunu takip edersin, daha tenha olur oralar bisiklet için daha ideal.
Feneryolu'nu geçtikten sonra Bağdat Caddesi'ne bağlanan ara yollar var. Cadde'de bisiklet kullanmak çok problem olmuyor, ben genelde yavaşça kaldırım kenarından giderdim.
Tehlikeli değil. Sadece yazın sıcağında biraz yavaştan alman gerekebilir. Alışana kadar biraz popo ağrısı, bacak sızlaması vs normal olacak zaten :)
Söylediğin bisiklet, benim hayalimdeki bisiklete benziyor :) Fiyatları 300-700 arası diye biliyorum.

Sevgili duyurucular,

Bu arada terle ilgili bilgimi şu başlık altında paylaşayım. Aşırı terleyen biri değilimdir ama gerekirse size de faydası olur. Çok terlediğinizi ve artık sabah sürdüğünüz roll-on'un vs etkisini kaybettiğini düşünüyorsanız, üzerine parfüm de süreseniz, yeniden roll-on da uygulasanız olmaz, kötü kokar.

onun yerine bir parça tuvalet kağıdına antibakteriyel jel dökün (pürel) onunla koltukaltlarınızı silin. tamamen tertemiz olduğunuzu göreceksiniz. ondan sonra yeniden deodorant ya da roll-on kullanabilirsiniz. Aklınızda olsun.

be her günn kartalda kadıköye gidiyordum güzeldi 4 saat sürüyordu
1 saat sürer
nasıl şimdi bu rakkas yolu varya ordan gidersin
tehlikeli değil gayet güzel

fenerbahce- suadiye arasını da sahilden gidersin, mis gibi olur.

@supoortam 1 saat biraz fazla geldi. Ben daha önce Caddebostan'dan Üsküdar'a yürümüştüm ve 2 saat'ten az sürmüştü. Şimdi bisikletle ve daha kısa bir yolu nasıl 1 saatte gideriz ki, mantıken daha kısa sürmesi lazım gibi geliyor bana.

izmit'te "sevgi evleri" vardı yanlış hatırlamıyorsam, giysileri oraya bağışlayabilirsin. belediyeden bilgi al, olmazsa muhtarlığa sor.

sana tavsiyem o sınıfta bir makine için nikon d3100 alman yönünde. daha iyi bir makine ama 15-55mm (yaklaşık 3x zoom eder) objektifiyle beraber 1600tl civarında. eğer daha ucuza almak istersen canon nikon farketmez spot ürün de alabilirsin. onların da türkiye garantisi yok ama en az 300tl cebinde kalır.

asla ve asla giriş sınıfında nikon tercih etme. nikonun iyi makinaları efsane d200, d700 ve d3'tür. sen o sınıfta canon al ama 1100d iyi bir makina değil 550d olmadı 500d alsan daha iyi olur.

cevaplarınız için teşekkürler, bunları mutlaka düşüneceğim.
@mercyrium, sana zahmet olmazsa 1100d nin iyi olmama sebebini, 5550d veya 500d nin daha iyi olma sebebini yazabilir misin ?

1100 "profesyonel" görünümlü compact makine gibidir. tek avantajı lensler takabilmek. bunun dışında 500-550d gibi teknik özellikleri iyi değil. manuel modlarda ayarlar sınırlı ve sorunlu.

www.dxomark.com

1100d 84. sırada
d3100 47. sırada

aynı fiyat ama daha iyisi.

kısaca şöyle söyliyim 1000d 1100d falan artık girişin de girişi. yani bunları alırsan 2-3 ay sonra yetmemeye başlarlar sana. özelliklerinin yakın olması seni yanıltmasın gerçekten çektiğin fotolar fark eder. gönül isterki ikinci el bir 40d falan alabil. şu siteden makinaların ayrıntılı incelemelerine ulaşabilirsin örnek fotolara bakabilirsin:

www.dpreview.com

@tabi o zamanlar gençtim: ya ben d3100 daha kötü mü dedim? giriş sınıfında nikon tercih etme dedim. zaten 1100d çok kötü bir makina o yüzden d3100 ün daha iyi olmasının bir önemi yok bence. kötünün iyisi. 550d yeni başlayacaklar için biçilmiş kaftan. alması satması kolay. menüsü kolay. giriş sınıfında nikon hiç tavsiye etmiyorum. ama tabii herkesin fikrine saygım var.

çok teşekkürler beyler hepinize, bunların hepsini göz önünde bulunduracağım, verdiğiniz siteleri de inceleyeceğim. tekrar teşekkürler :)

nikon babamın şirketi değil tabi bi çıkarım da yok :) ama o fiyata bakılınca fiyat/performans olarak d3100 daha iyi bi makine, bunu söylemek istedim sadece. evt 550d kullanım açısından her ikisinden de iyi tabi. ben d90 kullanıyorum, gayet de memnunum :)

1100D'yi bir süre kullandıktan sonra gözün 500D'lere kaymaya başlayacaktır zaten, yetmeyecektir. bence de 500 ya da 550D yi düşün, aşağıdaki linkte fiyatı uygun, ama spot falan almayı düşünürsen daha uyguna bulabilirsin. ben geçen yaz 550D'yi 1200 tl'ye spot aldım, güvendiğim bir mağazaydı. kendisiyle pek mutluyum, herhangi bir sorunumuz yok.
yani neredeyse aynı fiyata daha iyisini alabilecekken, 1100D'yi boşver derim.

www.klasfoto.com.tr

www.teknosa.com

www.teknosa.com

www.teknosa.com

www.teknosa.com

www.teknosa.com

son olarak şunları sorsam, bunlar içinden bana ne önerebilirsiniz ? fiyat olarak çok yukarı çıkmayı düşünmüyorum ilk defa elime profesyonel bir alet alacağım için, zamanla ekstra bir lens almayı düşünüyorum şimdilik. bu son sorum zaten daha fazla meşgul etmek istemem kimseyi. tekrar teşekkürler şimdiden :)

kesinlikle 500d derim ben. ama düşük fiyat önemliyse teknosa'dan alma. daha uyguna bulabilirsin.

fotografium.com sana bence en iyi alternatifleri verir..

www.bimeks.com.tr şu pc ile yapamayacağın hiç birşey yok. ram olayını pek kafaya takma 4gb ram dediğin şey 50tl zaten. Baktın ihtiyaç duyuyorsun takarsın bir tane olur biter.

ek:linkini verdiğin pc'deki ekran kartı hiçbir işe yaramaz verdiğin paraya yazık.

"şu şu özellikler olmazsa olmaz" diye bir listeleme yapılabilir mi peki?
tek bildiğim, i7 olacak, 7200 rpm olacak, ram 4 gb üstü olacak.. ekran kartı için belirleyici özellikler nedir?

waryemez, linkteki gayet uygun gözüküyor ama biraz daha bakınmak istiyorum işte. ya da fiyat olarak da uygun mu bu sence?

ekran kartı sıralaması var bu sitede. ne kadar doğru, ne kadar değil bilmem. bilgisayar için de şu uygun olur size bence.

arkadaş sen kendi önerdiğin bilgisayarın ekran boyutuna baktın mı hiç? 12.5 inç mi?? gözünü seveyim. afedersin ama "göt kadar ekran"la diablo mu oynayacaksın?

Fiyat/performans olarak mükemmel bir cihaz. Tasarımı, malzeme kalitesi çok iyi. Zaten asus N serisi bu yönüyle de ön plana çıkıyor. Ayrıca çok iyi ses veriyor.

@cetoxim, bak ona hiç dikkat etmemişim :)

@waryemez, K serisinden belirgin farkı nedir peki? şu mesela fena değil gibi ama bilemiyorum: www.pcdepo.com

@lemmiwinks çok teşekkürler, epey işime yaradı sıralama.

N serisi, tasarım ve sesi ile ön plana çıkar. K serisi ise normal bir laptop kadar tasarıma ve sese sahiptir.
bu linkeki de iyi ama ekran kartı bilgisi vermemiş. :s

NVIDIA® GeForce® 610M with 2GB DDR3 VRAM diyor kendi sitesinde (www.asus.com.tr)

tasarım-ses önemli değil çok, zaten ses sistemine bağlayıp oynayacağım muhtemelen diablomu :) bana video kurgu vs yaparken sorun çıkarmasın yeter.

610m çok iyi değil.

2000tl : www.bimeks.com.tr
1875tl : www.bimeks.com.tr

kovalamak bi yana kuytuya sinip aniden önüne fırlayabilirler dikkat et. genelde durup da noruyooo diye bağırınca pısıp kaçıyorlar. kaçmamaları halinde cebinde bulundurduğun biber gazını bas gözüne. :)

biber gazı bulundurmak bile daha güvende hissettirebilir. sağol :)

kovalamasının sebebi sadece daha önce motorlular tarafından rahatsız edildiği için kızgın olmalarından. seni zaten yakalayamaz o ayrı mesele de diyelim ki durdun hayvan havlar havlar hiçbir bok yapmadan gider. öyle yanii dene gör :) ben de bisikletleyken çok dinledim

zavallı köpeklere biber gazı falan sıkma. zaten böyle davranıldığı için sevmiyorlardır motorcuları.

Yahu ne biber gazı, öldürecek misiniz hayvanları. Yiyebileceği bir şeyler bulundur yanında köpeklerin. Havlarlarsa durup onu ver, sakinleşsinler, sev olmadı. 1-2 kere yapsan korkun kalmaz zaten, kontrollü sürersin bir dahakine. Motor veya araba sesiyle-görünüşüyle filan onların derdi, seninle değil :)

sen hiç o zavallı köpekler tarafından köşeye sıkışmamışsın neira belli :D benim öyle çenem yok onları ısıracak valla, birebirde beni geçiyolar maalesef. biber gazı öldürmez. sanki suratına kezzap at dedim siz de hoşsunuz.

havladı diye sıkmam ki zaten, yazık, saldırmaya kalkarsa diye bulundururum en fazla.. yani kaçarsam zaten yakalayamaz ama ya panik yapıp durursam ya da kaçmaya çalışırken birine bişeye çarparsam diye korkuyorum aslında..

durunca duruyolar ciddi bi kovalama değil o yani. öyle amaçsız hayvanlar :/

kedibebesi, köpekler beni kovalamaz :))) beni severler kihkih
ama bi keresinde baha çok fena hırlayıp diş gösteren bi köpekten korkmuştum. bisikletleyken kovalayan bir kaç köpek oldu onlardan da tırsmadım yoluma devam ettim.

@pokepoke, yanımda hayvanın yiyebileceği bişey taşırsam -ki muhtemelen cebimde taşımam gerekecek- diyelim kırmızıda filan durdum, kokuyu alıp atlamasa üzerime? bi kere pişmiş tavuk alıp eve dönmeye çalışırken üç tanesi tarafından feci şekilde taciz edilmişliğim var. tavuğu bırakıp kaçtım tabi mecbur :)

@kediebesi, nası yani, diyelim ki yol bomboş, bassam gitsem kaçamaz mıyım elemandan?

ya kaçarsın elbet.. ama korkmazsan onlar da senden kaçar, veya ilişmez. dediğim gibi ani durumlar dışında sorun yok zaten, benim yazdığım ekstrem durumlar, ikili kombat :) yere eğilip taş alır gibi yapmak, böğürerek üzerlerine yürümek. çünkü bunlar çete kurmuşsa çok fena zevk alabiliyo insan korkutmaktan. ben sokakta gördüğü her köpeğe kuçuuuu diye yapışan insanım, sanayide insanların yanından geçmeye çekindiği köpekle - ki kendisi faça dolu, kafam kadar çeneli bir pit bulldu - el ense takılırım, hayvanın sahibi bile şaşar. bugüne kadar hiç ısırılmadım, ama korkutuldum bir iki kere. yine de tedbir, bilgi denen bişi var.

Köpek kovalarken en büyük tehlike heyecan yapıp hız yapmak, kontrolü kaybetmek düşmek ya da kaza yapmak yoksa kovalayan köpek seni zaten ısıramaz ama sen aşırı heyecan yapacağın için kaza tehlikesi atlatabilirsin. O köpekler kovalarken durursan onlarda durucak ve mal gibi havlayacak. O hayvanların bi bölgesi var orayı geçince kovalamayı bırakıyorlar zaten. eğer seni köpek kovalarsa hiç istifini bozmadan devam et zaten bir iki defa kovalanırsan artık sallamazsın onları.

bana kalırsa kaçma. yani arabayla uygulanan yöntem motorda olur mu bilmiyorum ama sevgilinin babası köyde her arabayı kovalayan köpüklere anlatıcağım şeyi yapıyor.

köpükler kovalamaya niyetlenince havlamaya başlıyorlar ya o sırada arabayı durduruyor. sonra çok yavaş bir şekilde gitmeye başlıyor. genelde derdi karşıdan gelen o gürültülü, büyük ve belki de daha önce içlerinden birine zarar vermiş olan canavarı korkutmak olan köpükler de bakıyorlar ki ortada bir durum yok. havlamaktan sıkılıp "bas git la!" modu alıyorlar. ha tabi motorda denge önemliyse ve hızla bağlantılıysa denge sağlamak ona bişi diyemicem. ama gene de uzun süre kovalamazlar. sen hiçbirine çarpmamaya çalışarak aralarından geç gi yeter diye düşünüyorum.

@saint marla Yahu ben sürekli yanında bir şeyler bulundur ya da but, tavuk filan gibi büyük şeyler taşı anlamında demedim. Sadece ilk korkunu yenersin belki diye biraz köpeklere yakınlaşman için deneyebilirsin dedim. Onun dışında söylendiği gibi zaten sen durunca onlar da durur. Ne yaptıklarını bilmiyorlar sonuçta, refleks olarak koşuyorlar.

yani korkmamayı becerebilirsem sorun olmayacak :)

@hizli sperm, doğru aslında, kaza yapmak en fenası..
mesele korkmamayı becerebilmekte yani.
@kedili madam, onlara iyi niyetli olduğumu göstermek işe yarayacaktır elbette.
teşekkürler!

@pokepoke, o zaman hemen bi kilo mama alıp mahalledeki köpeklerle yakınlaşmaya gidiyorum, çok mantıklı :) teşekkürler!

kopekler motorcular kendilerini rahatsiz ettikleri icin onlara duyduklari kinden mi saldirmaya calisiyormus motorculara? iyiymis.

uzerine atlama durumuyla hic karsilasmadim, ama aniden ciktiklarinda panikleyip kaza yaptiraiblirler, yapacak cok bisey yok. gaza abanip kacmak en iyisi.

motosikletim var, defalarca kovalanmışlığım var. tavsiyem: iki teker üstünde olduğun için yapacak bişi yok. arkadaşımla motor gezmesine çıktığımız zaman onun arkasından gidiyorum genelde ve köpekler önce ona saldırıyo :) o basıp geçiyo tabi, ben tırsıyorum ama ya mismillah deyip geçiyorum. daha hiç düşmedim, bu içini rahatlatır belki. Bacağımın dibinden koşmasına rağmen ısıran da olmadı. Onların derdi seni bir an önce bölgesinden uzaklaştırmak. Çünkü gürültü yapıyorsun. Motorun üzerindeyken zaten ödün b.kuna karışmış bi vaziyette köpeğe yemek vermeyi başarabilirsen bravo. ama zor. köpekli bölgeleri es geçmek de geçici bi çözüm. bi arkadaşınla yolu geçmen (ayrı motorlarla) sana güven verebilir. köpek yokmuş gibi kontrolunu kaybetmeden devam edersen yırtarsın. ama biraz hızlanmakta fayda var. (çok değil) köpekleri uzaktan gördüysen ve yokuş aşağı ise yol, motoru bisiklet moduna alıp geçmeyi deneyebilirsin. yaptım, oldu. ses etmediler. bi de köpekli bölgelerdeki yol durumunu iyi bil. yani panikleyip basarsan gaza ve yer ıslaksa ya da çukur varsa fln yere yapışabilirsin.

Sadece motorun cikardigi sesten dolayi kovalamiyorlar. Bisikletle cok defa kovalandim. Hatta bogazin yaninda, denizle aramda bir metre yokken dahi kovalandim. Bir tek o zaman ciddi ciddi korkmustum cunku saga kiramiyorum kopek var, solda zaten deniz :)

Ama atlamazlar veya saldirmazlar. Ben onumde bir engel yoksa gulumseyerek bakiyorum bunlara, bir sure sonra birakiyorlar pesimi.

Bir de benim dikkat ettigim bir sey, durakta otobus beklerken yoldan gecen arabalarin hicbirine saldirmiyorlarken, sadece taksileri kovaliyorlardi. Sanirim renklerinden dolayi.

Kopekleri sevin arkadaslar, onlar kadar sevimli ve dost canlisi cok az hayvan vardir.

kesinlikle önceki işlerini güzel bir inceleyin yaptıracağınız kişinin. dövmeciler genelde portreyi pek beceremiyorlar. sonra epic fail'lık olmayın :)

imageshack.us

kadıköy'de "negatif" ve "inkstanbul" en meşhurları, kötü bir dövme yaptıklarını görmedim.. bir de hakan gerçek var bildiğim, sitelerini incelemelisin.

(bkz: ruhsel donbalak)

ne tarz bir şey düşünüyorsun?

(bkz: ekşi tattoo & piercing)
(bkz: cennetten kovulan)

hesap işletim ücreti işte

bankaların vadesiz mevduat hesaplarından 6 ayda bir aldıkları bir ücrettir, öğrenciysen geri alabiliyorsun bunu itiraz dilekçesi yazıp..

6 ayda bir hesaptan sana sormadan çekerler. 2 adet faturanın otomatik odeme talimatını verirsen işletim ücreti alınmaz!

ben hesaba yatan parayı anında çektiğim için masraf filan kesemiyolar, hehe :-]

Hesap isletim ucreti. Dilekce yazip tuketici hakem heyetine birakin. Paranizi geri alirsiniz.

en az 20 bin lirayı gözden çıkarmak gerekiyor, düğün-nişan masrafları hariç. çok lükse kaçmayıp orta karar bir ev düzecekseniz çok önceden araştırmaya başlamak ve bol bol gezmek lazım. ucuzmuş dediğiniz bir halıyı başka yerde çok komik fiyatlara da bulabiliyorsunuz.

15-20bin arası.

1 yıllık evli birisi olarak 15 binin yeterli olacağı hatta fazla geleceğini bile söyleyebilirim.

12-15 bin arası bir meblağa çıkarsın rahatlıkla aşırıya kaçmazsan

mobilyalar, beyaz eşya, küçük ev aletleri, halılar, perdeler, mutfak eşyaları vs. vs. derken 20 bin TL yi bulman hiçte zor olmayacak.

evet belli ki 15-20 bin arası seyredecek masraflar. peki bir şey daha sorayım o zaman;

masraflar için kredi çekip mağazalardan peşin parayı bastırıp almak mı daha mantıklı yoksa mağazalardan taksitle alıp bankayla uğraşmamak mı?

kredi faizleri çok yükseldi bu aralar, o nedenle ahım şahım bi karın olmaz ama yinede mantıklı bir olay. bazı bankaların evlilik kredileri var onlardan kullanabilirsin, yüklü alışverişlerde peşine sağlam indirim alabilirsin.

peşin fiyatına indirim apan yerlerden alışveriş yaparsan veya iyi pazarlık yapıp peşin fiyatına anlaşıp taksit yaptırırsan kredi çekme hiç.

ortalama üzeri bir eve 45bin tl yatırdık. beli büken temel kalemler perde, yemek odası ve çatal bıçak-yemek takımları. hiç beklemediğiniz şeyler son dakikada çıkıyor, misal olarak biz yemek odası, ayakkabılık ve gömme dolabı aynı kişiye yaptırdık ( dilerseniz adres verebilirim) 7.5 gibi tuttu. bu tip uzun vadeli kullanılacak ürünlerde ikea da 200 tl filan diye girmeyin derim.

eğer katalog fiyat uygulamayan yerlerden alışveriş yapacaksanız direk peşin para çok kapı açıyor.

şimdi durum şu, o hdd den medya oynatan aletlerde cd okuyucu yok dolayısı ile direk dvd göstermez ama kesinlikle tavsiyem medya player almanızdır

dvd arşivimize kıyamıyoruz.. onları bilgisayarda hdd'ye aktarıp izleme gibi bişey olabilir mi mesela?

sozlukten mesaj gönderdim,
evet olabilir, zor değil gayet rahat fakat arşiv diyorsanız dvd yerine 720p lik hallerini indirmek çok daha iyi bir fikir bence.
bu arada, bazı media layerlara usb üzerinden external dvd okuyucu bağlanabiliyor (laptoplara olduğu gibi) ancak bence işlevsiz ( hangilerinden yapılabiliyor emin değilim ama bulmak zor değil) hem maliyeti arttırıyor hem de mediaplayer + hdd + dvd okuyucu gibi kabalık bir ortam oluşturuyor

ek: usb li dvd playerlar var divx ynatan evet ama bunlar baya eski ve codec sorunu olabiliyor bunun yanında 720p oynatabilen bildiğim kadarıyla yok. dolayısıyla gene media player :) (tv nin marka modelini de yazar mısınız?)

haremden geçip e-5ten devam eden dolmuş veya otobüslere bin ve uzunçayır metrobüs durağında in. pazar hemen onun arkası zaten.

yeni yerine ulaşmak için altunizade metrobüs'e ulaşıp sonra uzunçayır durağında inmiştim. orada indikten sonra kısacık yürüyorsun zaten pazar orada. daha kestirmeden bi araç varsa bilemem tabii. cumaları kumaş pazarı oluyor, tavsiye.

bugün giysi satılıyor sanırım değil mi ?

haremden geçip e5den devam eden dolmuşlar da bu otobüs yazıhanelerinin olduğu yerden gidiyor.

üsküdar merkezden 2 numaralı üst bostancı otobüsü kalkar. bununla kadıköy belediyesi'nin orada inip 15 dk yürüyebilir ya da hemen o caddeden geçen fikirtepe minibüslerine binebilirsin.

ya da 12 ya da 12a ile kadıköy merkeze gidip oradan aynı minibüse binebilirsin. minibüs tam pazarın önünden geçiyor.

adamlar haklı.

kaporanın amacı odur zaten, niye versinki adam

e kapora bunun için değil mi zaten? bence de haklılar

kaporanın amacı bu. bunu konu etmeniz bile yanlış.

ürünün fiyatı 380 tl.
ama o kadar kızdım ki, dediğiniz gibi yapıp, gidip elbiseyi alıp, ertesi gün iade edebilirim.

ben şöyle düşünmüştüm; sonuçta ne olursa olsun o mağazaya ödenmiş bir 50 tl var. bunun karşılığını bir şekilde almaya da hakkımız olmalı.

elbise üzerinde modifikasyonlar yapıldıysa, orjinali sizin için ölçülerini değiştirdik, artık bunu satamayız deyip iade almayabilirler. bu durumu da göz önünde bulundurun.

haksızsınız.

hakkınız yok. sonuç olarak bir anlaşmanın ön koşuludur o kapora. anlaşmayı bozuyorsanız artık o onların hakkı.

resmi olarak değil belki ama, yazılı olmayan alış veriş kuralları gereği tamamen haksızsınız. o parayı istemeniz bile bence çok ayıp bir davranış. kaldı ki elbiseyi satın alıp geri iade etmek, bence düşüncesi bile kötü.

welcome to the company. ablamiz elini cebine atip durumu parayla cozmek zorunda. guvenilir insanlarla calissin. hukuki yapacak pek bisey yok gibi. akli selim bi avukata durumu anlatip bu isi kesin cozmek icin ne istiyorsun gibi biseyler demek zorunda.

Ankara'daysanız yardımcı olurum size. hukuk fakültesinde okuyorum 30 yıllık tecrübesi olan tanıdığım çok sağlam bayan avukat var. Mesaj atabilirsiniz ablamıza yardımcı olalım.

malesef, istanbul'dayız..

sanırım direk kitabn sayfasını nasıl aktaracağını soruyorsun.

malzemeler:
1 adet scanner
1 adet bilgisayar
1 adet fine reader adlı program

sayfayı scannerda tarayıp bilgisayara kaydedelim. aynı dosyayı "fine reader" adlı pogramla açıp pembeleşinceye kadar bekleyelim...

afiyet olsun...

image to text diye arattırın google'dan.

dvr, bildiğin 'kitap' formatında bu.

anonimyususer, ben de öyle tahmin etmiştim zaten :P çok teşekkür ederim, bi dünya ıvırı zıvırı var sanıyodum. yarın deneyeceğim.

(bkz: body of lies)
(bkz: no country for old men)

the straight story
into the wild
gran torino
changeling

eğlencelik:
zombieland
pineapple express

(bkz: shutter island)

(bkz: big fish)

Ağrı kesiciyi aldıysa faydasını görecektir.
Evde Iliadin varsa onu kullanabilir bir süre. (5 günden az kullanınız.)

burun akması olmadığı için zaten o ağrılar. aksa sinüsleri boşalacak rahatlayacak.

bir kaç yerde duymuşluğum vardır denize gidince dalıp çok sağlam hınkırınca basınçtan dolayı tüm sinüslerdeki iltihap vs çıkıyormuş. baya bir rahatlatıyormuş. sadece duyum tabi bu.

evde tuzlu su hazırlayıp çekebilir burnuna. onu çekmesi zordur bir de yakabilir, daha hafif olarak okyanus suları satılıyor eczanelerde, onların da rahatlatıcı etkisi var. -bunları denedikten sonra geçmediyse- cirrus diye bir ilaç var burnu açmak için, onu denesin. ağrı kesicinin çok bir etkisi olmayacaktır, dendiği gibi burun akmadığı için oluyor o ağrılar.

esas şimdi dalması gerekiyor, başı fazla ağrımadığı bir zaman gitsin denize dalsın yine; dalış sırasında sinüslerin bir anda boşalabilme ihtimali oldukça yüksek oluyor; ama çıkar çıkmaz da dönsün eve kurulansın hemen, ıslak baş inanılmaz ağrı yapıyor. Bir de sinüzit genelde tekrarlar durur hep. artık saçlarını rüzgarda savururken iki kere düşünsün (o günün akşamı ve ertesi gün felaket ağrı oluyor.)

not: doktor değilim, sinüzitliyim. siz yine de doktora sorun.

tuzlu su için neti pot diye bir şey de var. kafayı eğiyorsunuz bir burun deliğinden giriyor diğerinden akmasını sağlıyorsunuz. youtube'da falan bol bol videosu var nasıl yapıldığını gösteren.

Annane usulü:
bir fincana çok bol tuz koyun, ve su ekleyin. Karıştırın güzelcene. Sonra bi şırıngayla o karışımı çekip (elbette iğnesini takmadan) burunun iki deliğine de enjekte edin. Bu arada Kardeşiniz sırtüstü yatar pozisyonda olsun.

Madem sinüzit teşhisi kondu, içerdekileri akıtmak gerekiyor, bu da oldukça işe yarıyor.

imza: 15 yıllık sinüzit mağduru

yaklaşık üç yıldır ben de muzdaribim bu dertten, kaynamış suya bir avuç kuru papatya atıp bi taşım kaynatıyorum, sonra bir tülbentin altına girip buharını burnuma çekiyorum, epey rahatlatıyor.
bir de biberiye yağı kokluyorum bol bol. bu yağla başımı ovmak da o sinüzit kaynklı iğrenç baş ağrısına iyi geliyor..

valla arasıra enfiye çekiyorum ben, iyi geliyo meret..

usb kablosuyla direkt makineden mi atıyorsun? usb driver'larını yeniden kur, olmadı terracopy adlı programı yükle ve onunla kopyala/kes/yapıştır yap.

genel tavsiyem, bir kart okuyucusu edin, ve her kullanımdan sonra kartına format at (virüs ıvır zıvır).

parca parca olduğu icin öyle. 3 gblık tek parca olsa 3 dakikada atar.

usb ile atıyorum. terracopy işe yaramıyor, karttaki dosyalara uygulanmıyor niyeyse.
kart okuyucuyla arkadaşın bilgisayarda yapmamıştı zaten sorunu.

ayiadam, tek parça olması mümkün mü?

10 ar veya 20 şer şekilde atsan?

şimdi denedim, yine olmuyor..

tek parca olması mümkün değil. bilgisayardan baska yere atacak olsan mümkün de makineden değil.

"12182 gün 4 saat kaldı" yazısını görmüş bir adam olarak hiç şaşırmadım. bu tam 33,3749059387 yıl ediyo. ekran görüntüsünü de almıştım.

ben vista kullanıyorum ve kendime "koduumun vistası" şeklinde bir açıklama yapıp tatmin oldum. tavsiye ederim.

daha sorunsuz we en hızlı şekilde kopyalama ubuntu'da mümkün.
imkanın varsa deneyebilirsin..

4MB boyutu sana kalmış, gayet normal sonuçta istediğin büyüklükte we kalitede çekersin fotolarını..

bir kart okuyucu ve teracopy ile sorun kısmen çözülmüştür. sebebini anlayamadım hala ama:) herkese teşekkürler.

temelleri öğrenmeniz pek de zor olmasa gerek google'dan şu başlıklara baksanız yeter başlangıç için:

temel objektif bilgileri (diyafram değerleri - balık gözü / geniş açı / 50mm / tele / zum / macro vs.)
diyafram / alan derinliği
enstantene
ISO (sensör/film hassasiyeti - ASA)
beyaz dengesi (ışık rengi)

elimde "temel fotoğraf ders notları" adıyla pdf dosyaları mevcut. en temel bilgiler basitçe anlatılmış, yeterli olmayabilir belki ama başlangıç için iyidir. diyafram, enstantane, ISO, kontrast, netlik nedir ne değildir anlatıyor en azından.

mail adresine yolayabilirim.

kullanim klavuzunda dedigin seyler anneye anlatir gibi anlatilmis zaten.

rezonans ayarı niye MR mı çekeceksiniz
ehehehe

@kayranın kedisi: kullanım klavuzu kayıp .
@saint marla: ders notları çok güzel olur, mail imi veriyorum şimdi..
@ yuto: google dan araştırıyorum hemen..

alan derinliğini unutmuşum ona da bakıver yiğidim

diyafram/ alan derinliği demişsin zaten unutmamışsın :)
eyvallah..

nikonun kendi sitesinde pdf halinde var kullanim klavuzu.

şehir içi olarak anadolu jet ve atlas jeti öneririm birde biletleri günü günene değilde baya erken alsan iyi olur ...

hindistan veya nepal için arap havayolları tarzında bir şey duymuştum ben de. çok kötü bir uçakla oldukça ucuz bir fiyata uçabildiğin yönünde.

www.ekobilet.com

travel.yahoo.com

gerçi sen de biliyosun ama en ucuz bilet erken satılanlardır. kolay gelsin

@:/, istanbul'dan mı kalkıyor dediğin uçak?

merhaba;
nepal'e en ucuz uçak air arabia. sabiha gökçen'den kalkıyor. ben temmuz gibi gideceğim, bahsettiğiniz kişi de o aralara gidecekse görüşebiliriz.

annemde de benzer bir problem olmuştu. göğsünde epeyce büyük bir kitleye rastlandı, operasyonla alındı. diğer küçük kitleler için de hala tedavi görüyor.
annemin göğsünde ameliyat izi kaldı ama kitle çok büyüktü, detaylı bir operasyon geçirdiği için yara izi konusunda bizi önceden uyardılar. ancak daha küçük kitlelerde belki de daha az iz kalıyordur, ya da hiç kalmıyordur.

doktorun söylediğine göre, o kitleler ne kadar önceden fark edilip tedaviye başlanırsa o kadar iyiymiş. çünkü alınmadıklarında meme kanserine bile yol açabilen kistler de varmış.
ama kontrol altında tutulduğu sürece sorun yok.
annemin ameliyatı çok rahat geçmişti. birkaç gün dinlendikten sonra da hemen toparlanmıştı.
konu hakkında bildiklerim bu kadar, umarım biraz içinizi ferahlatmaya yardımcı olur. geçmiş olsun..

ameliyat olduktan sonra, eğer kitlelerde kanser bulgusuna rastlanmıyorsa hayatına sorunsuzca devam edebiliyor değil mi bu sorunu yaşayanlar? bir de ilerde çocuk doğurma durumunda bu ameliyatı olmuş olması süt vermesini falan engeller mi?

ablanızda kistik bir yapı var. ultrasondan kitlelerin iyi huylu olup olmadığını anlayabiliyor doktorlar. dört ayda bir düzenli ultrason ve mammagrafi çekilerek takip ediliyor. eğer büyümüyorsa ve şekil değiştirmiyorsa pek dokunmuyorlar. eğer değişiklik varsa risk var demektir. o zaman cerrahi müdahale ile alıp biyopsi yapıyorlar.

cerrahi müdahale genellikle memenin altından girilip yapıldığı için estetiği bozmaz. eğer iyi huylu kitle ise süt vermeye engel olmaz. proteze de engel olmaz.

kötü huylu olsa bile meme kanseri erken evrede kolaylıkla tedavi edilebilen bir hastalık. gerçi memeyi alıyorlar ama allah beterinden saklasın.

önemli not : doktor değilim. çok yakın çevremde bu olaya rastladığım için yazdım bunları.

Ablam çok sakin karşıladı durumu ama benim moralim çok bozuldu inanın. Doktor %90 kötü huylu değildir ancak büyüme olduğundan biyopsi yapılması iyi olur demiş. Aynı dediğiniz gibi yıl içersinde 2-3 kez mamografi önermiş. İlk başta şırınga ile içini boşaltırız diyorken sonra operasyonla alınması uygun bulundu ultrasondan sonra. Yaşı çok genç ablamın, hani bizim aile kadınları çocuk doğurduklarında süt bezesi olur, anneannemde annemde hep vardı, ama ablam çocuk da doğurmadı yani. Yakınınıza da size de çok geçmiş olsun.

björk - jöga

paul stanley - live to win

prodigy - smack my bitch up
prodigy - firestarter
dj tiesto - lethal industry

ben 5-6 gündür (bkz: Oi Va Voi) ile kafayı bozmuş durumdayım. her telden parçaları var bunların(cazımsı tınılar, musevi ezgileri, balkan havaları, doğu melodileri, batı işi vs.). pek bir sevdim. parçalarından önermeye kalksam çok olacak şimdi. indir indir dinle... hatta doğrudan albüm olarak indir. "laughter through tears" albümü harikadır mesela. beğenirsen diğer albümlerine de bak mutlaka! final dönemimde gayet iyi geldi bu zibidiler bana :)

summer overture

drum'N bass dinle
www.dnbradio.com

secret garden - nocturne
pink floyd - high hopes

bjork - army of me
red elvises - boogie on the beach

bi de shpongle, tripswitch gibi saykodelik şeylerle de ders çalışırken gaza gelmişliğim vardır..

Guns N' Roses'ın ilk albümü Appetite for Destruction. Albüm komple gaz. Şarkıları:
1. welcome to the jungle (çok gaz)
2. it's so easy
3. nightrain (çok gaz)
4. out ta get me
5. mr brownstone
6. paradise city
7. my michelle (çok gaz)
8. think about you
9. sweet child o mine
10. you re crazy
11. anything goes
12. rocket queen

benim nick işini görür.

beastie boys - sabotage

Bob sinclar - Love generation

queen - don't stop me now

tam don't stop me now demek üzereydim :)
somebody to love - jefferson airplane(jim carrey'ninki de iyidir)
born to be wild
holly diver vs vs

her türlü rammstein etkili olacaktır ama özellikle amerika, keine lust ve feuer frei'ı öneririm

Gerçekten herkese teşekkür ederim şarkılar çok hoş ama yine tavsiyede bulunmak isteyen olursa yok demem :)

ismail yk - haydi bastır

ac/dc - shoot to thrill

N.E.R.D. - She Wants To Move

tünelin başından istiklale koşarak çıktığımı bilirim.

ghostface killah, nate dogg & mark ronson-ooh wee

gizlenmiştir o zaman dosyalar herhalde. bi klasörü açıp yukardan tools - folder options - view'a gidip burdaki listeden show hidden files and folders'ı seçip tamam diyin bi bakalım olacak mı.

d sürücüsünde windows ile arama yapın, arama kısmına *.* yazıp, ileri düzey seçeneklerde gizli ve sistem klasörlerini de arayı seçerseniz ne var ne yok listelenir. oradan erişebilirsiniz

teşekkürler... ancak sorun fena bir virüsten kaynaklanıyormuş. hallettik gibi...

spotify davetiye istiyor. var mi gonderebilecek olan?

spotify ingiltere dışı çalışıyor. üyelik işlemini ingiltere'den bir ip'ye yaptırın, sonrasında tr'de de kullanılabiliyor. ama malesef davetiye yok bende de. daha şahane bir güzellik yapayım (soruya da cevap olmuş olsun hem) : listen.grooveshark.com :)

@electropie
Teşekkürler. Site güzelmiş.

Last.fm'in programını yükleyip ordan dinlemeyi denediniz mi?

gözlerini para bürüdü diye yorumlamak hatalı. bir sürü copyright ıvırı zıvırı vardır keyfi değildir o.

last fmin kendi programından dinlenebiliyor hala.. bugün dinledim:)

www.deezer.com

gayet güzel.

Bol bol yoğurt yemenizi tavsiye ediyorum vücuttan nikotin ve toksin atılması konusunda kendisini tek geçerim.

bol bol su içmekten başka çare yok sanırsam:S ancak en iyi ve etkili sistem nikotinsiz (no nikotin kartuşlu) e-sigara kullanmak gayet işe yarar bu sayede şimdilik 8 aydır sigara imiyorum. şimdilerde fiyatları 50-60 tl civarına kadar indi sanırsam

Ne yaparsan yap "o kadar süre içmedim, bundan sonra da 1 taneden birşey olmaz" deme.
Ben yaşadım bu olayı. 1 sene içmedikten sonra "artık çözüm olayı" dedim ve arkadaşın ısrarı karşısında 1 tane içtim. O günden bu yana günlük yarım ve 1 paket arası içip duruyorum :(

mümkünse spor yap. sağlıklı hissetmen için yapacağın her şey seni sigaradan uzaklaştıracaktır.

Maden suyu iç. Vücuttan nikotini atmana yardımcı oluyor...

bendeniz 9 yıldır ıcmeyen bırı olarak tecrubelerım sunlar 1 er hafta arayla nargıle ıctım derken nargıleler 15 gunde bır ıcmeye basladım derken ayda bır derken onuda bıraktım ama şişe süt cok etkılı canın sıgara ıcmek ıstedıgınde süt veya naneli şeker yemelısın fakat fızıkı tedbırlerle sıgarayı bırakmak zor bunun ıcın manevı bır ırade gelıstırmelısın benım tavsıyem hem sana hemde cevrendekılere hem yasadıgın sehırdekılere ve butun dunyaya fayda saglayacak bır ıs yap oda sıgarayı bırakmak emın ol dunyanın obur ucundakı bırıne bıle ıyılık yapmıs olacaksın sırf sıgarayı bırakarak selamlar sevgıler

su en iyi mukolitiktir bu sebepten oturu cigerler icin su ve spor. hantal ve spor yapmamis bir vucud ne kadar besin takviyesi yaparsaniz yapin spor yapan bir vucuda gore daha gec atacaktir ne var ise. kesinlike tempolu kosu veya guzelce spor yapin sahillerde fink atin ve bol bol su icin derim.

ananas yi.

düşük kalorili demişsiniz bütün olasılıkları bitirmişsiniz :) yine de çayın yanına galeta olabilir(zeytin kekikli gibi aromalı tatları var) eti cin olabilir 10'lu paketi var löp löp gidiyor valla.

mavi yeşil

tadı iyi olan herşeyin kalorisi kötüdür, bunu asla unutmayın. gidin en yağlısından patates cipsinizi yiyin, kalorisini asansör yerine merdiven kullanırken düşünürsünüz.

kavurga ve çedene

bulursan bana da gönder emi?

havuclari al boyle, kes ortadan ikiye, sonra uzun uzun seritler yap onlardan. bissuru yap ama. koy bi kaseye, ister limon dok ye ister krem peynire batir ye, istersen sade ye.
bunun disinda yenek yerine icmek daha mantikli bence. cay ic, kahve ic.

kuru üzüm, kuru kayısı, kuru dut gibi bilimum kurutulmuş meyveler hem çayla birlikte güzel olabilir, hem de pek çoğu diğer kuruyemişlerden daha az kalorilidir...

Beyaz leblebi ki biz İzmirliler buna nohut deriz. Normal leblebiden daha az kalorili değil belki ama adamı tıkıyor diye bazı doktorlar öneriyordu.

meyve olma mi?

özelleştir-> html düzenle bölümüne koymak istediğin temanın html kodunu paste etmen lazım.

passion rules the game, tesekkürler. bir kaç kere tekrarladım ama soyle bir hata veriyor:

Düzgün bir şekilde oluşturulmadığından şablonunuz çözümlenemedi. Lütfen tüm XML öğelerinin düzgün biçimde kapatıldığından emin olun.
XML hata iletisi: The content of elements must consist of well-formed character data or markup.

gelen text dosyasını ".xml" şeklinde kaydet. sonra da html kodlarını yapıştırdığın yerin yukarısında "gözat" şeklinde bir şeyler olmalı. oradan ".xml" şeklinde kaydettiğin dosyayı göster. bir de böyle dene bakalım.

Yeni temayı yüklemeden önce eski temanızı bloggerin en basit versiyonuna getirmeniz gerekebiliyor bazen.

sorunu sui nin yazdıgı sekilde düzelttim. sadece temanın resimlerini göstermiyor. sanirim oldukca bahtsızım..
tesekkürler..

kendi blogumda denedim, tema gayet güzel çalışıyor. klasik şablona döndür dedikten sonra aynen oraya kopyaladıysanız bir sorun olmaması lazım aslında.

buna benzer bir tema ile yeni uğraştığımdan biliyorum, bu tip temalarda yalnızca html kodunu yazmak yeterli olmuyor. indirilen dosyadaki resim dosyalarını bir image sitesine (imageshack.us gibi) upload edip, verilen hazır koddaki ilgili yerlere yüklenen resmin linkini yazmak gerekiyor.

(git: 56495)

www.suikast.de

mozole mizach, zahriyan ve yener diyeyim ben ha rap'te de biraz hayvan olmak lazim (: diye düşünenlerdenim fakat bu arkadaşlardan yener harici diğerleri pek kibar pek nadide seslere sahiptirler dinleyiniz/dinletiniz.

"cartel"le başlayan türkçe rap müzik hevesini "karakan"'ın dağılmasından sonra noktalamış birisi olarak killa hakan'ı tavsiye ediyorum. bilgi için:

www.myspace.com

rap dinleyen biri değilim, haliyle zor beğenirim, ama Mihenk Taşı iyidir.

abluka alarm
saian (sakulta salkım)
mozole mirach
patron
karaçalı

ayrıca bu siteden de takip edebilirsin
www.hiphoplife.net

eksisozluk.com

eğer kabuklu midye bulabilirsen, herhangi bir normal dolma içi tarifini hazırlayıp, kabukların içine doldurarak kolaylıkla yapabilirsin. kabuklu olmadan olacağını sanmıyorum.

@saint marla: malesef şimdiye kadar hiç görmedim.bir de çok küçük ve denize uzak bir yerdeyim ben.

kabuksuz da olur bence. şekli biraz dandik olur belki ama lezzeti aynı olur.

küçük dahi olsa heryerde balıkların toptan satıldığı yerler olmak zorundadır-buzhanelerin maliyeti çok yüksek olduğundan genelde merkezden soğutuculu daha küçük arabalarla daha küçük merkezlere gönderilir. yani bu yerlerden birini bulmalısınız; yok demeyin olmak zorunda, yoksa orda balık satılamaz.

bu yerlerden eğer adamlarda varsa midyeyi alıp tencenin içine bir süzgeç koyarak buharda pişirmelisiniz. midye denilen hayvanat sudan ayrıyken dahi 1 hafta kadar yaşayabilir. siz aldığınızda canlı olma ihtimali yüksek. eğer canlıysa piştiğinde kabukları açılıp aralanacaktır. süzgecin olduğu tencereye süzgeci gecmeyecek kadar su koyup kaynar şekilde pişireceksiniz. gerisi zaten iç malzemesi, bunu tarifini de internette bulabilirsiniz.

fish dish olayı yapabilen balık restoranlarda da midye bulabilirsiniz. ancak yurtdışında özellikle abd de midyeden ziyade istiridye ve deniz tarağı tüketildiğinden fazla şansınız yok. midye yerine istiridye ile idare etmeniz gerekebilir :)

@neverending nightmare:

Mardinli bir arkadas edin.

midye dolması bir günden fazla dayanmayan bir şey olduğundan bulmanız sanırım zor. türkiye'den bile getirtemezsiniz bu durumda.

kabuksuz alıp yapmayı denemiştim ama olmadı tabi.

@guzel marmara: benim olduğum yerde yoktu ancak bağlı bulunduğum şehire gidip sordum ve buldum :) lakin 500 gr. kabuklu, dondurulmuş midye 6,5€ imiş. tazesi yoktu(valla billa) kabuksuz dondurulmuşlarla pilav üstü midye yapmayı deneyeceğim ben.

benim önerilerim şu şekilde...

1) günlük vitaminlerini eksiksiz sağla. özellikle e ve c vitaminlerini. cildin elastikiyeti için bunlar çok önemli. çatlak oluşumunu tetikleyebilir eğer ergenlik dönemindeyseniz, kilo aldıysanız, zayıfladıysanız.
2) çatlaklar selülit gibi olmadığı için bunlardan kurtulmak çok ama çok zordur. cilt hekimleri cildi soyan acnelyse gibi kremleri öneriyorlar. cildin kendini yenilemesi 1 yılı buluyor.
3) piyasada bulunan çatlak kremlerinin cildi bir süreliğine germek dışında bir işlevi yok. o yüzden zayıfladığınız zaman o çatlaklar zaten gerilecek.
4) sporun bu işte pek faydası olmaz. cildinizin gerilmesi haricinde. çünkü tabaka tabaka deri çatlağıdır bunlar, anca derinin kendini yenilemesi lazım ki bunlardan kurtulasınız.

çatlaklar yeniyse renkleri daha koyu olur kırmızı filan
öyleyse ilerlemesini durdurabilirsiniz
lierac'ta filan serumlar olacaktı.. badem yağı ve badem sütü karışımıyla da destekleyin bol bol
ancak renkleri beyaza doğru giden çatlaklar eskimiş çatlaktır.
onlara bişey yapılamıyor kremle filan. ancak estetik müdahale gerekir, ki çok bariz&büyük değilse çatlaklar değer mi bilemem o acıya..

renkleri kırmızı, mat bi kırmızı.ne gerekiyosa yapıcam.olmaz olmaz demiceksin işte.bi senede yaklaşık 14 kilo falan aldım.önerilerinizi değerlendiricem, çok teşekkürler.

acı elma yağı (adaçayı yağı diye de bilinir) çatlaklara iyi geliyor diye duymuştum. bir arkadaşım hamileliği boyunca kullandığı için doğum sonrası tek bir çatlağı bile oluşmamıştı. oluştuktan sonra da işe yarıyor olabilir...